Bir çoğunuzun bildiği gibi, Açık Radyo 15 yıldır kendine mesken tutmuş olduğu mekândan ayrılmak zorunda kalıyor. Hem de bunu “en kısa zamanda” yapmak zorunda. Bir radyo taşımak ise kolay bir iş değil. Uygun bir yer bulmanın güçlüklerini az zamanda bizzat yaşayarak öğrendik. Ama bu bir yana, başka zorlukları da var işin. İster kendi yerimizi alalım, ister kiraya çıkalım, yeni mekânımız için ciddi bir yatırım yapmamız gerekli. Bu şartlarda kiralık bir yere çıkmak çok da mantıklı bir iş olmuyor gibi. Dolayısıyla, sizleri daha önce de bilgilendirdiğimiz gibi, kendimize ait bir mekân sahibi olmanın hayalini kurmaya başladık.
Taşınmak, hele zorunlu olduğunda, dünyanın en neş’eli işleri sıralamasında ilk 10’a girmez herhalde. Ama, biz –ne de olsa en az 4 bin yıllık uygarlık kurmuşlar, nasıl olsa bir bildikleri vardır diye, kafamızı Çinliler gibi çalıştırıp– mecburiyetin bir krize değil, aksine bir fırsata dönüşebileceğini düşünmeye de başladık.
Yeni mekân ihtiyacı, önümüzdeki meselelerin (ya da meydan okumaların) sadece bir tanesi. Açık Radyo yine bildiğiniz üzere, daha işin başından beri, bir “topluluk radyosu” olmaya çalışıyor. Bu coğrafyada böyle bir girişim, neresinden bakılırsa bakılsın delilik sayılır. (Bize (K)Açık Radyo diyen insanların sayısı da az sayılmaz zaten.) Her türlü çıkar grubundan ve elbette devletten bağımsız, tam anlamıyla “topluma ait”, onun ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışan bir mecra, toplumca çok aşina olduğumuz bir kavram değil. Biz inat ettik. Açık ve bağımsız kalacağız ama asla tarafsız olmayacağız. Tarafımız ise belli. Ezilenin yanındayız. Sesi çıkmayanın sesi ve toplumun vicdanı olmak için vargücümüzle uğraşıyoruz. Bugün siz dinleyicilerimizden gelen destek, toplam giderlerimizin yaklaşık %45’ini karşılıyor. Bu, elbette hatırı sayılır bir miktar. Ancak, maalesef yeterli değil. Sürdürülebilir bağımsızlığı garanti altına almak için biraz daha fazlası gerekli gibi görünüyor.
Kriz yerine fırsat dedik. Peki fırsat nerede? Bizce, şurada: Bu zorunlu mekân değişikliği Radyomuzla Dinleyicisi arasında zaten varolan o emsalsiz bağı bir kat daha sıkılaştırma imkânı sağlayabilir pekâlâ! Bakınız, bundan 8 sene önce sizlere ilk çağrımızı yaparken, “Açık Radyo Dinleyicisini Arıyor!” sloganı ile çıkmıştık yola. Radyo, daha ilk yıldan tezi yok, dinleyicisini buldu! Aradan geçen bunca yıldan sonra artık iyice olgunlaşmış, sağlam bir ilişkiye kavuşmuş olduğumuz apaçık ortada. Bu sene program desteğinizi yaparken, arkadaşlarımız size başvurduğunda her zamanki desteğinizin bir kat fazlasını yapmanız halinde radyomuzun başını bir çatının altına sokması pekâlâ mümkün olacak gibi görünüyor. Yani, sekiz yılın ardından “Dinleyicisi Açık Radyo’yu ev’lendiriyor…” şeklinde süper bir sloganımız olabilir. Bilebildiğimiz kadarıyla, dinleyicisinin desteği ile “radyo evi”ne sahip olabilmiş başka radyo örneği pek fazla değil dünyada.
Sevgili Dostumuz,
Açık Radyo’nun bu şekliyle varlığının sizin için ne kadar önemli olduğunu bildiğiniz besbelli. İspata muhtaç bir yanı yok bunun. Ne var ki, desteğinizi sürdürmeniz –ve hatta sizi zorlamayacaksa– artırmanız son derece önemli. Belki bundan da önemli olansa, bizim gibi, sizin gibi bireylerin sayısının artması. Açık Radyo’nun gerçek anlamda topluluğa mal olması için destekçi kitle tabanının artması canalıcı önem taşıyor. Bu nedenle, çevrenizde destek verebilecek başka bireylere, buralarda pek eşine rastlanmadık bu umut verici topluluk girişiminin parçası olmak isteyenlere de lûtfen çağrımızı duyurun. Bize katılın.
Sevgiler, saygılar, selamlar
Açık Radyo ekibi adına
Ömer Madra”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder